Küresel teknoloji devleri işten çıkarmaların faturasını yapay zekaya kesiyor; peki gerçek bundan mı ibaret?
Son yıllarda teknoloji dünyasında adeta bir yapay zekâ rüzgârı estiğini görüyoruz. Yeni nesil üretken yapay zekâ araçları, bir yandan hayatımızı kolaylaştırırken, diğer yandan da milyonlarca çalışanı tedirgin ediyor. Çünkü şirketler, yapay zekâ alanında daha hızlı hareket etmek ve “dijital çağa” ayak uydurmak adına toplu işten çıkarmalara gidiyor. Ancak uzmanlar, bu işten çıkarmaların tek sebebinin yapay zekâ olmadığını; işin arkasında çok daha karmaşık, çok katmanlı bir tablo olduğunu söylüyor.
Düşünün; bir teknoloji devinin CEO’sundan gelen tipik bir 2025 işten çıkarma e-postasını okuduğunuzda, ilk akla gelen “yapay zekâ yüzünden binlerce kişi işsiz kaldı” oluyor. Oysa gerçekte bu adımlar, yalnızca insan kaynağını kesmek değil, aynı zamanda şirketin genel giderlerini azaltarak daha verimli ve yatırımcıların gözünde “daha kârlı” görünme çabasının bir parçası. Kısacası işten çıkarma dalgalarının arka planında; yüksek teknoloji yatırımları, dev veri merkezleri ve maliyet baskıları da yer alıyor.
Veriler tek başına konuşuyor mu?
İş ilan sitesi Indeed’in yaptığı araştırma, 2025 Temmuz itibarıyla teknoloji sektöründeki iş ilanlarının 2020’nin başına göre yüzde 36 oranında azaldığını ortaya koydu. Bu ciddi bir rakam. Ancak rapor, işten çıkarmaların ve ilan sayısındaki düşüşün tek sorumlusunun yapay zekâ olmadığını açıkça vurguluyor.
Indeed Hiring Lab’den Ekonomist Brendon Bernard’a kulak verelim: “Teknoloji iş piyasası şu anda görece zayıf bir dönemde; ama aynı yavaşlama ekonominin diğer alanlarında da var. Yani bu tablo sadece yapay zekâya bağlanamaz.” Bernard’ın anlattığına göre, teknoloji sektöründe iş ilanları tıpkı ekonominin geri kalanındaki gibi, pandemi sonrası istihdam patlamasının ardından doğal bir düzeltme evresine girdi.
Aslında pandeminin ilk dönemlerinde, dijitalleşme zorunluluğu yüzünden teknoloji şirketleri olağanüstü hızlı büyüdü, çok sayıda personel aldı. Şimdi ise şirketler, özellikle finansal baskıları azaltmak ve kârlılığı artırmak adına daha “düşük hacimli” ve “daha verimli” ekiplerle yollarına devam etmeye çalışıyor.
Yapay zekâ neden manşette?
Peki CEO’lar neden işten çıkarmaları duyururken hep yapay zekâdan söz ediyor? Bu durumun iki temel nedeni var: Birincisi, yatırımcılara “biz de çağın gerisinde kalmıyoruz, yenilikçi adımlar atıyoruz” mesajını vermek. İkincisi ise şirket içindeki ve kamuoyundaki tepkiyi bir nebze olsun yumuşatmak.
Mesela Workday CEO’su Carl Eschenbach, bu yıl başında gönderdiği bir e-postada, “Her yerde şirketler işleri yeniden tasarlıyor” diyerek, yapay zekâya olan talebin artmasını gerekçe gösterdi. Hindistan’ın teknoloji devi Tata Consultancy de, 12 bin kişiyi işten çıkarırken “müşterilerimiz için daha geniş ölçekte yapay zekâ kullanmaya hazırlanıyoruz” dedi.
Bu açıklamalar kulağa mantıklı gelse de uzmanlara göre şirketlerin asıl hedefi yalnızca çalışanları “yapay zekâ ile değiştirmek” değil; aynı zamanda artan yapay zekâ yatırımlarına kaynak yaratmak. Veri merkezleri, yüksek kapasiteli çipler ve gelişmiş yazılımlar ciddi bir maliyet gerektiriyor. Bu da kaçınılmaz olarak tasarruf baskısını artırıyor.
Hangi işler daha çok etkileniyor?,
Yapay zekânın etkisi özellikle giriş seviyesi pozisyonlarda çok daha güçlü hissediliyor. Pazarlama, idari işler ve insan kaynakları gibi alanlarda, üretken yapay zekâ araçları birçok temel görevi kısa sürede yerine getirebiliyor. Bu nedenle yeni mezun veya deneyimsiz adaylara yönelik ilanlarda daha büyük bir düşüş yaşanıyor.
Indeed raporu, en az beş yıllık deneyim aranan pozisyonlarda düşüşün daha sınırlı olduğunu söylüyor. Bu da bize şunu gösteriyor: Yapay zekâ “bazı” işleri hızla dönüştürüyor; ancak belirli bir deneyim ve uzmanlık gerektiren pozisyonlar, hâlâ görece daha güvenli.
Yine de herkesin aklındaki soru şu: “Yapay zekâ işleri tamamen elimizden alacak mı?” Uzmanlar bu soruya daha temkinli yanıt veriyor: Bazı işleri evet; ama aynı zamanda yeni işler de yaratacak. Örneğin yapay zekâyı geliştiren, kullanan, denetleyen veya uyarlayan profesyoneller gelecekte daha çok talep görecek.
Meta’nın (Facebook ve Instagram’ın ana şirketi) OpenAI gibi rakiplerden üst düzey yapay zekâ bilimcilerini transfer etmek için milyonlarca dolarlık teklifler sunduğu bile konuşuluyor. Bu tablo, bir yandan bazı pozisyonların yok olduğunu; bir yandan da yapay zekâ uzmanlarına duyulan ihtiyacın arttığını gösteriyor.
Asıl mesele: Dengeyi bulmak
Zacks Investment Research’ten Bryan Hayes’in dediği gibi, bu süreç “iki ucu keskin bir kılıç.” Şirketlerin bir yandan daha az personelle çalışarak maliyetleri düşürmeye; diğer yandan yapay zekâdan maksimum verim almaya çalıştığı bir denge arayışı var. Ama bu denge arayışı, binlerce insanın işsiz kalmasına da neden oluyor.
Yapay zekâdan “bağışık” işler de var
Elbette bazı mesleklerin yapay zekâ karşısında daha dayanıklı olduğunu da unutmamak lazım. Sağlık çalışanları, fiziksel işlerde çalışanlar, boyacılar, tehlikeli madde temizleyiciler ve hatta mumyalayıcılar gibi işlerin yerine, kısa vadede bir yapay zekâ koymak pek mümkün görünmüyor. Bu işler hâlâ insan dokunuşu, deneyimi ve bedensel emek gerektiriyor.
Bernard’ın dikkat çektiği bir başka detay da şu: Teknoloji sektöründe istihdam talebi uzun süredir döngüsel bir şekilde dalgalanıyor. Pandemi sonrası hızlı büyüme bir yerde duracaktı; yapay zekâ ise bu dönüşümü biraz daha hızlı ve çarpıcı hâle getirdi.
Sonuç: Resim göründüğünden daha karmaşık
Bugün geldiğimiz noktada, “toplu işten çıkarmaların tek sebebi yapay zekâ” demek, gerçeği basitleştirmek olur. Yapay zekâ gerçekten de bazı işleri dönüştürüyor ve yok ediyor; ama aynı zamanda şirketlerin yüksek teknoloji yatırımlarının maliyeti, döngüsel ekonomik dalgalanmalar ve pandemi sonrası normalleşme süreci de bu tabloya etki ediyor.
Yani mesele, sadece makinelerin insanların yerine geçmesinden ibaret değil; şirketlerin büyüme stratejilerini yeniden kurgulamasından, kârlılık baskısından ve değişen piyasa dinamiklerinden de kaynaklanıyor.
Önümüzdeki dönemde kazanan taraf; yapay zekâyı doğru okuyan, onu bir rakip değil, bir araç olarak gören ve kendini buna göre hazırlayan çalışanlar olacak. Şirketler açısından ise en büyük sınav, işten çıkarmalarla kısa vadeli tasarruf yapmak yerine, sürdürülebilir ve adil bir dönüşüm planı oluşturabilmek.
Görünen o ki, yapay zekâ çağında en çok ihtiyacımız olan şey, “insanı merkeze koyan bir bakış açısı.
Kaynak: Euronews
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar
Zaferozcivan59@gmail.com

